Category Archives: Aile

Rüzgar kuzumuz doğdu!

 

Merhaba diyeyim öncelikle. Neredeyse bir sene olmuş bloğa el sürmemişim. Bir tarafım yazmak istiyor, bir tarafım yazamıyor. Ama bir yerden başlamak lazım değil mi? Bu zamana kadar çok şeyler geçti tabi, şimdilik aklımda olan önemli gelişmeleri paylaşayım.

Başta da yazdığım gibi, kuzenim, canım kardeşim Özlem’in oğlu Rüzgar dünyaya geldi. Normal doğumla beklediğimiz Rüzgar beni duymuş olmalı ki tatil günümüz olan 1 Mayıs’ta dünyaya geldi.

Tatil de olsa bizim için çok yoğun bir gündü o gün. Sabah bir arkadaşımıza kahveye davetliydik. Oradan çıkar çıkmaz hastaneye koştuk. Egemen de bizimle geldi, sanırım o da heyecanlıydı. Bugüne kadar hep bahsetmiştik ona, Rüzgar doğacak senin kardeşin olacak, onunla oyunlar oynayacaksın demiştik. Zaman zaman kıskandı, zaman zaman da “Hadi ne zaman geliyor Rüzgar” diye sabırsızlandı. Oyuncaklarını bile Rüzgar için ayırdı, başkasına vermek istediğimde itiraz etti, “Onlar Rüzgar’ın” dedi.:)

İtiraf edeyim Egemen’den sonra başka bir çocuğu bu kadar sevebileceğimi tahmin etmezdim. Doğumhaneden çıktığı anda, kendi doğumumda yaşadığım duygu yükünün aynısını yaşadım. Yani yeğen de bir başka seviliyormuş. 🙂

Doğumhaneden çıkar çıkmaz kısa bir süre görebildik Rüzgar’ımızı, sonrasında eve dönmemiz gerekti. Çünkü Egemen’in oyun arkadaşları bize davetliydiler. Çok uzun zaman sonra bir araya geldiklerinden ben de programı bozmak istemedim. Çocuklar da oldukça keyifli vakit geçirdiler. Keşke daha sık buluşabilsek.

Tabi ben bu yazıyı yazana kadar Rüzgar paşamız 2,5 aylık oldu bile. Bu ara Egemen’in babaannesiyle yazlıkta olmasını fırsat bilip bir akşam soluğu Rüzgar’ın yanında aldım. Nasıl da çabuk büyümüş, nasıl uysal ve sakin bir çocuktur o öyle, maşallah! 2 saat birlikteydik, gözlerimin içine tatlı tatlı bakarak beni eritti.

Canım, kuzum, Rüzgar’ım, dünyamıza hoş geldin, bahtın da şansın da hep açık olsun inşallah.

Seni çok ama çok seven teyzen 🙂

Babamın bankası

Bu hafta okulda meslekleri işliyorlar sanırım, ikidir öğretmeni defterine “Egemen’e işinizden bahseder misiniz?” diye yazıyor. Benim ki çok kolay olmasa da babasınınkinden bahsediyorduk, hatta babaannesi çalıştığı bankanın ismini öğretmeye çalışmış. Dün akşam da kapıda bizi “Size bir sürprizim var” diyerek karşıladı ve aşağıda görmüş olduğunuz kuleyi göstererek “Bakın babamın bankasını yaptım” dedi 🙂

Birkaç kere hem kendi gitmişti hem de yoldan geçerken binayı göstermiştik, hatta yolda zaman zaman uzun binalar görünce “Burası babamın işi mi?” diye de soruyordu. Bu arada babasını binanın en tepesine oturtmuş, Hıdırellez günü yapmış olması ayrıca güzel olmuş. 🙂

>Aile Projeksiyonu

>

Veli toplantısında bahsettiğim çalışması buydu. Evet henüz pek birşeye benzemiyor, ama pek çok şeyi ifade ediyormuş. Gelişim uzmanımız burada mutlu aile yapınızı ortaya koyuyor dedi. Sağda ve solda anne-babası ve ortaya da kendini koymuş. Gerçekten çok hoşuma gitti, çizdiği ilk anlamlı kompozisyon oldu.
Peki evde nasılız? Birbirimizi seviyoruz, sevgimizi her fırsatta birbirimize sarılarak gösteriyoruz. Egemen ten temasından hoşlanan bir çocuk, o nedenle de geceleri bile kulağımızı tutarak uyuyor.:))
Ama özellikle bu aralar kriz zamanlarımız arttı. Anne-baba olarak her zaman olamasa da (itiraf ediyorum ben bozuyorum) ortak bir tavır takınmaya çalışıyoruz. Aksini yaptığımız durumlarda kime yanaşacağını çok iyi biliyor ve nasılsa biri vazgeçecek diye diretmesi uzuyor. Zaman zaman sinirime hakim olamayıp sesimi yükselttiğim oluyor maalesef, ama bana aynı şekilde cevap verince kalıyorum öylece. Şimdilerde bana ters birşey yaptığında sadece yüzümü asıyorum ve onunla ilgilenmiyorum. Öyle güzel anlıyor ki yavaş yavaş yanıma yaklaşıyor “Annecim seni çok özledim ben, kucağına al beni”  gibi cilveler yapıp kendini affettirmeye çalışıyor. Bu ara pek bir anneci oldu, “Baba sen git, annecim gelecek” diye babasını yatağından kovuyor. Ben yanına gidince de yanaklarımı okşayıp “Seni çok seviyorum anne” diyor. :))
Babayla ilişkileri, tam bir baba-oğul ilişkisi. Birlikte berbere gidiyorlar, yanyana koltuklarda traş oluyorlar. Birlikte maça gitmeyi seviyorlar, evin içindeyse basket oynayıp, koşturuyorlar, boğuşuyorlar. Evdeki çiçeklerin bakımından ve de balıkların yemlenmesinden de onlar sorumlular.
Çocuklarımıza sürekli birşeyler vermeye çalışıyoruz, artıları, eksikleri, doğruları, yanlışları sürekli bir endişe taşıyoruz içimizde. Ama yaptığı şu çizimle en azından yanlış yolda olmadığımı gösterdi ya bana oğlum daha ne isterim :)))

>Kardeşimin nişanı

>

Haftasonu kardeşimin nişanı vardı, çok kısa zamanda karar verdikleri için biraz elimiz ayağımıza dolandı :)) Cuma akşamından anneme gittim, sağolsun becerikli halamlar her şeyi halletmişti, cumartesi biz de evin süslenmesi ve kuaför işlerini hallettik. Resmen bir çiçek bahçesi gibiydi evimiz :))
                                  
Annem çok tuhaftı o gün, sonra itiraf etti, “iyi değilim” dedi, gözleri doldu. 😦
Akşam heyecanlı bekleyiş başladı. Her kapı çalışında “ay geldiler” diye sıçramalar :)) arasında son zilde geldiler 🙂
Çok tattana istemedikleri için isteme ve nişan birarada yapıldı. Tabi bizim için en heyecanlı kısmı isteme faslıydı, damat beyin babası büyük bir incelik gösterip annem ve babamdan kardeşimi işaret diliyle istedi. Bu hem annem ve babam hem de bizim için unutulmaz bir andı. Sonrasında minik oğlum yüzükleri getirdi.
Yüzükleri yine damat beyin babası taktı, kurdeleyi önce kesip sonra birbirine bağladı. :))
                                         
İkramlarda yapılmaya başlayınca herkes daha bir rahatladı, sohbet koyulaştı, pasta kesildi. Kardeşim de müstakbel eşi de motor tutkunu olunca pastalarında motor olması kaçınılmazdı :)) Egemen ısrarla “Kadir senin motorunu yicem” dediyse de minik bir parçayla ikna ettik :)) Herkese hatıra niyetine kurabiyeler yaptırdık ve onlara sevgili Hülya’nın hazırladığı stickerları iliştirdik, çok şık oldular :))
Asıl telaşımız ertesi gündü, çağıramadığımız akrabalarımız, kuzenler ve arkadaşlar derken evde yaklaşık 60 kişi olduk. Bir ara eyvah dedim nasıl yapacağız herkes ayakta, sağolsun amcam da dairesini açınca rahatlık oldu, yaşasın aile apartmanları :))
Sonrasında müzik de başlayınca nasıl eğlendik anlatamam, işte o anda gözlerim doldu. Bu iki güzel insan hayatlarını birleştirecek ilk adımı böyle güzel ve neşeli bir şekilde atıyorlar, bundan sonrası da böyle devam eder inşallah dedim.

>Kuzenler Buluşması

>

İki hafta önce pazar günü, uzun zamandır aklımda olan kuzenler buluşmasını gerçekleştirmek için kuzenlerimi bize kahvaltıya çağırmıştım,ama araya deviasyon ameliyatım girince yazmaya fırsatım olamadan, bu hafta da kuzenim Çiğdem bizi yemeğe çağırdı. Yine tüm kuzenlerle beraber çok keyifli bir akşam geçirdik.

Egemen Efeziya ile birlikte olmaktan çok mutluydu, birlikte oyun oynadılar, zaman zaman beni de çağırdı ama çok sık değildi. Bir ara Efeziya çizgi film izlemek istedi, Egemen’le bebaber baktım güzel güzel izliyorlar. Ben yanlarına gittiğimde Egemen’e çizgi filmdeki uzay karakterleri çok yabancı gelince sorular sormaya ve sıkılmaya başladı. Daha sonra aşağıya yanımıza geldiler, geç saate kadar hiç huysuzlanmadan çok güzel vakit geçirdi. Bir de evin küçük yaramazı Charlie vardı ki Egemen biraz ürktü ondan. Ama öyle ağlayacak kadar değil, sadece yakınına gelmesi onu huzursuz etti, ama Mehmet’in çabalarıyla akşam neredeyse Charlie’yi at yerine koyma pozisyonuna kadar gelmiştik :))

>Babalar günümüz & İlk sergimiz

>

Pazar sabahı babamız bizden önce uyanmıştı. Biz ana-oğul onun arkasından uyanıp öptük iyi yanağından, hediyemizi verdik, babalar gününü kutladık :))
Yukarıda görmüş olduğunuz önlüğü eşim için Kidomino‘dan sipariş ettim. Daha önce de yenidoğan Ceren için sipariş vermiş, çok memnun kalmıştım. İçinden çıkan kartta da Egemen’in notu şu şekildeydi : “Babacım bana töfteleri bununla yap yüffteeenn 🙂
İkinci kutlama yuvamızdaydı. Yuvamızın son günü olması sebebiyle hem bugüne kadar yapılan çalışmaların bir sergisi oldu hem de babalar gününü kutladık. Çocuklarla beraber çok keyifli bir gündü. Babalara oyunlar oynatıldı, çocukların yaptığı sürpriz çerçeveler verildi, bir de “canım babam” notu yazılı kurabiyeler verildi :))
2 yaşındaki oğlumun küçük bir kutuyu dolduracak çalışması olduğunu görmekse çok heyecan vericiydi, tabi bir de bunlar için evde ciddi bir yer ayırmak gerektiğini anladık :))

>Araba nasıl çalıştırılır?

>http://vimeo.com/moogaloop.swf?clip_id=10352632&server=vimeo.com&show_title=1&show_byline=1&show_portrait=0&color=&fullscreen=1
Araba from Bahar Külünk Esas on Vimeo.

Dedemize çok sefer yalvarsam da “Baba, lütfen oturtma direksiyona, alışmasın” diye, artık iş işten geçmiş, neredeyse sürecek arabayı bizim velet :))

>Kardiş

>

Yıl 1983, günlerden bugün, minik kardeşim doğmuş. Ben ise daha 3 yaşındayım, o zamanlara dair pek birşey hatırlamıyorum tabi ki. Ama evdekilerin sürekli anlattığı birşey vardır : Bir gece babaannem sobaya odun atarken ona, “babaanne, kardeşimi de atalım mı?” demişim. Çocuk aklı işte, kıskanmışım kardeşimi, cibinlikli yatağımı aldı diye. Ama neden hep bunu anlattılar bilmiyorum, çok komik mi gelmiş o zaman onlara.

Biz aslında bu zamana kadar çok da iyi geçinen kardeşler olamadık maalesef, sanırım çokça kabahat de benimdi. Ben kardeşime ablalıktan çok annelik yapmaya çalıştım ve sanırım biraz abarttım. Ama hiçbir zaman kardeşimi sobaya atmak da istemedim :))
Karakterlerimiz de neredeyse taban tabana zıttır. Ben ne kadar içime kapanıksam, o okadar girişken, sıcakkanlı, cana yakındır. Çok kafasına buyruktur, kızardım biraz da ablanın sözünü dinlesen derdim. Çünkü üzülmesini istemezdim, ama o herşeyi yaşayıp görmeyi tercih ederdi ve hala da öyle yapar :))
Şimdi diyorum ki iyi ki de dinlememiş, bence bugüne kadar elde ettiği tüm başarıları hep bu azmi sayesinde kazandı.Çok beceriklidir, her işi yapar, yeter ki yapmayı istesin. Siz asla ona zorla birşey yaptıramazsınız. Ama o artık bir teyze, Egemen ne derse o olacak, teyze anne yarısıdır lafı şimdi bizim için daha anlamlı :))
İşte benim minik kardeşimin bugün doğumgünü, sokaklardan toplayamadığım o küçük  kız, şimdi kendi ayakları üzerinde durabilen, başarılı kocaman bir kız olmuş. Herşeyden öte oğlumun “tiiyyzee” si olmuş :))) İyi ki doğdun kardeşim :)))

>Selamiçeşme Özgürlük Parkı

>

Haftasonumuz her zaman ki gibi çok yoğundu. Cumartesi sabahtan yuvamıza gittik. Müzik sınıfında biraz huzursuzdu Egemen, ama daha sonra açıldı, oyun odasında ilk defa anneler çocuklara müdahale etmeden uzaktan izledi, önümüzdeki hafta da diğer odada bekleme yapacağız, bunlar yavaş yavaş alıştırma turları. Ben de bu sonbahar da yarım gün olarak başlatmak istiyorum. Annelerle sohbet etme fırsatı bulunca bu hafta, baktım hepsi aynı fikirde, yuvamızın da referansları çok çok iyiymiş, biz de çok mutluyuz zaten, inşallah buraya devam ederiz.
Bu hafta yine bir deneyimiz vardı, fotoğraf makinamı arabada unuttuğumdan, telefonumun videosuna çekebildim, ekleyebilirsem göreceksiniz. Çekim telefondan olduğu için çok kötü olmuş, ama fikir vermesi açısından ekliyorum.
http://vimeo.com/moogaloop.swf?clip_id=9668700&server=vimeo.com&show_title=1&show_byline=1&show_portrait=0&color=&fullscreen=1
Yanardağ from Bahar Külünk Esas on Vimeo.

Önce kenarları yüksekçe bir tepsi edinmeniz gerekiyor, ortasına küçük soda şişesini koyup, hamur yardımıyla kenarlarını besleyerek yanardağ görüntüsü vereceksiniz. Şişenin içine bolca karbonat ve az miktarda kırmızı gıda boyası koyuyorsunuz ve final, bir şişe sirkeyi yavaşça boşaltıyorsunuz, işte yanardağ patladı :)))

Çocukların dikkatini çekebilecek bir diğer deney de, soda dolu küçük kaselere atılan kuru üzümlerdi, kuru üzümler, sodanın kabarcıkları sayesinde dans ediyorlardı, çocuklar çok eğlendi. Ama sulu aktivite görünce bizim ki dayanamadı tabi elini daldırıverdi kasenin içine, sonuç ıslandık :)))
Oyun grubumuzdan çıkınca doğumundan beri göremediğimiz minik Irmak’ı görmeye gittik. Egemen büyüdü ya artık küçük çocuk görünce “bebe” diye seviyor, öpüyor.

Arkadaşım Esra’nın evi hemen Selamiçeşme Özgürlük Parkı’nın yanında olunca, havanın da güzelliğini fırsat bilip oraya uğradık. Ne kadar güzelleşmiş park, en son hamileliğimde bir yürüyüş yapmıştık eşimle, ondan beridir de hiç gitmemiştik. Oyun alanları oldukça kalabalıktı. Ama birçok noktaya park yaptıkları için fazla bunaltıcı değildi. İçinde oturup birşeyler içebileceğiniz bir kafesi var, süs havuzları var, küçük bir tur atan tren bile vardı. Ama Egemen’in dikkatini gerçek tren daha çok çekti, çünkü burası tam tren yolunun yanında, tren geçtikçe “tren” diyip durdu:))

Parkları çok sevdiğinden, sevinçten ne yapacağını şaşırdı, sağa sola koşturdu, kaydıraklardan kaydı. Yeni arkadaşların yanına gidip onlarla tokalaşıp “merhaba” yaptı :)) Kısacası çok eğlendi. Bir tek gözüme çarpan tehlike,  süs havuzunun etrafında bariyer olmaması, Egemen öyle hızlı koştu ki bir an, korktum gerçekten. Bu kadar koşturmacadan sonra, bütün gün de uyumayan oğlum, o kadar çok yorulmuştu ki, dönüşte arabada uyuyakaldı.
O kadar biçimsiz bir saatte uyumuştu ki, gece uykusuna karışmasın diye akşam 7 gibi uyandırmak zorunda kaldık. Onu aşağıda bir sürpriz bekliyordu. Babaannesine, eşimin kuzeni ve oğlu Bulut gelmişti. Hemen inip minik Bulut’u sevdik. Ona daha önceden ayırdığımız, artık oynamadığımız oyuncaklarımızı verdik. Şimdilik şaşkın şaşkın baktı oyuncaklara, ama biraz daha büyüyünce zevkle oynayacaktır. Egemen kendi eliyle uzattı oyuncaklarını, üstelik nasıl oynayacağını da göstererek :)))

>Anneanne

>

Oğlum birkaç gün önce çok güzel bir şekilde “annanne” dedi. Biz de mutluluktan herkesi aradık bir bir, hepsine “annanne” dedi. Bir tek kendi anneannesini arayamadı. Bu yaşıma kadar annemin duymuyor olması beni hiç bu kadar üzmemişti. Ama geçen akşam Egemen “annanne” diyince gerçekten üzüldüm, duymasını çok isterdim. Kendi anneannemi aradık, o da çok sevindi. Sonra aklıma bizim çocukluğumuz geldi, bizimle ilgili de hiçbirşey duymamıştı annem. İlk agularımız, ilk heceler, ilk kelimeler ….
Ama herşeye rağmen çok mükemmel bir anneydi ve hala da öyle. Belki de bize gösterdiği özenin daha fazlasını şimdi Egemen’e gösteriyor. Hatta onu konuşturmaya bile çalışıyor :)) Duyan bir insandan belki daha da duyarlı, dikkatli, sevecen…
Bir duyusu eksik olabilir ama diğer duyuları o kadar kuvvetlidir ki; mesela hiçbirşeyi saklayamazsınız ondan. Bazen kardeşimle anneme çaktırmadan “bu sefer yemek biraz tuzlu mu olmuş” diye konuşuruz. Hemen ama hemen anlar, kalayı da yeriz :)))
Çok eskiden kulaklık kullandığından birçok kelimeyi söyleyebiliyor, hatta çok yüksek volümdeki sesleri de duyabiliyor. Salonda televizyonun sesini çok açmışsak, mutfaktan kısmamız için çok defa seslendiğini bilirim :))
Dışarıda, özellikle restaurantlarda çoğu zaman yabancı muamelesi yaparlar, anneme söylerim seni yabancı sanıyorlar diye, çok hoşuna gider. “Evet ben papaz” der, onun için yabancı anlamına gelir :))
Yaşı mı? 15, daha doğrusu bugüne kadar ne zaman sorsanız 15 idi. Ama baktı ki anneanne oldu, artık ayıp oluyor 25’e terfi etti :))
Evet benim annem 25’inde gibi genç, dinamik, duyarlı, sevecen, neşeli, hassas, duygulu… ve daha sayamayacağım birçok güzelliğe sahip…
Aşağıdaki linkte benden anneme bir sürpriz, umarım beni ağlattığı gibi seni ağlatmaz annecim.

http://www.pinarcocuk.com.tr/index.php?id=9f86edfab51890af64d7607e915dc8b9